anithukuk
Anıt Hukuk
Quick Contact

           

Çalışma  Saatlerimiz / Pazartesi – Cumartesi / 08:00 – 18:00

Bize Ulaşın:  +90 532 692 49 52

Anit_Hukuk
  /  Genel Hukuk   /  Suçta ve cezada kanunilik ilkesi TCK 2-1
kanunilik-etkisi

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi TCK 2-1

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi Hakkında


Suçta ve cezada kanunilik ilkesi Türk Ceza Kanunu Madde 2- (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik
tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve
güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza
içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
Ceza Hukukuna hakim evrensel ilkeler düşünüldüğünde, akla ilk başta “Kanunilik”
ilkesi gelir. Bu ilkeye göre, kanunsuz suç ve ceza olmaz (nula poena sine lege). TCK m.
2/I’de yer alan “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve
güvenlik tedbiri uygulanamaz. Bu ifade; kanunilik ilkesinin suç, ceza ve güvenlik tedbirleri
bakımından benimsendiğini göstermektedir. Kanunilik ilkesi, suç ve ceza tekelini elinde
bulunduran devlet karşısında bireyin özgürlük güvencesidir. Bir başka deyişle, yetki sahibinin
keyfi hareket etmesi önündeki önemli hukuki engellerdendir.


Belirlilik İlkesi


Kanunilik ilkesinin yansımasıdır. Kanunun bir suçu ve cezasını düzenlemesi, kanunilik
ilkesinin gözetilmesinde tek başına yeterli değildir. Söz konusu hükmün içeriği, suçun türü,
şartları ve cezası mutlaka açık ve belirli olmalıdır. Bu ilkeye uyulmaması, kanunilik ilkesini
işlevsizleştirir. TCK m. 2/1’de yer alan “açıkça” ibaresiyle belirlilik ilkesi vurgulanmıştır. Bu
unsura göre; suçun unsurları, suç karşılığında verilecek ceza, ağırlatıcı nedenler yasada açıkça
belirtilmiş olmalıdır. Aksi durumda, yapılan eylemin suç olup olmadığı konusu tereddüde
düşer ve sonuç olarak suçta ve cezada keyfi uygulamalara neden olur. Suçta ve cezada
belirlilik, hem suçun unsurlarının hem de suç karşılığında öngörülen cezanın yasada açık ve
seçik bir biçimde belirtilmesi demektir.


Kıyas Yasağı


Ceza Hukukunda önem taşıyan bir diğer ilke Kıyas Yasağıdır. Bu ilkenin sonucu olarak,
ancak kanuni bir düzenlemenin kapsamında yer alan hukuki olaylar Ceza Hukukunun ilgi
alanına girer. Söz konusu olayın karşılığı kanunda yoksa suç ve cezadan bahsedilemez. Başka
bir deyişle, benzer olaylarla alakalı düzenlemelerden hareketle bir kıyas yapılamaz. TCK m.
2/3’e göre: “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.
Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz”. Kıyas yasağı
maddi ceza hukuku açısından geçerlidir. Kanun metninde her ne kadar “suç ve ceza içeren
hükümler” ifadesi yer alsa da, güvenlik tedbirleri konusunda da Anayasa m. 38/3 ve TCK m.
2/1’den yola çıkarak kıyas yapılamayacağı sonucuna varılmalıdır. Keza tipikliğin yanı sıra
hukuka aykırılık, kusurluluk, objektif cezalandırılabilme koşulları ile suçun özel görünüş
biçimleri olan teşebbüs, iştirak ve içtima da kıyas yasağı kapsamında görülmelidir.


Aleyhte Kanunun Geriye Etkili Olmaması


Suçun, işlendiği zaman yürürlükte bulunan yasaya göre cezalandırılması, cezayı arttıran yeni
yasanın geçmişe yürümemesi demektir. Çünkü bireyin suçu işlediği sıradaki cezayı göze
almış olması, buna karşılık daha ağır bir cezayı gerektireceğini bilseydi, suçu işlemeyip
vazgeçmesi ihtimali vardı. Bu nedenle, failin daha aleyhine olan hükümler içeren sonraki

yasa, geçmişe etkili olmaz. Yasalara güvenerek suç teşkil etmeyen bir eylemi yapan birey,
daha sonradan yürürlüğe giren bir kanun dolayısıyla suçlu durumuna düşmemelidir. Bu tarz
bir durum hukuka güveni ve saygıyı ortadan kaldırır.
İdarenin Düzenleyici İşlemleri ile Suç ve Ceza Konulması Yasağı:
TCK m. 2/2’de idarenin düzenleyici işlemleri ile ceza konulamayacağı açıkça belirtilmiştir.
Yani, suç tarifini yapan yasama organıdır. Tarifi yapan tasarrufun adı ‘’kanun’’ ve tasarrufu
yapan organ da ‘’yasama organı’’ olmadıkça suç, kanun ile konulmuş olmaz.

Kanunilik ilkesi

,

Yargıtay Kararı

T.C.YARGITAY ONUNCU CEZA DAİRESİ 2011/14189 E 2011/55125 K. 20.09.2011
SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ
(5237 s. TCK m. 2, 7)
ÖZET
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek
Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması
Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun yaptırımları farklı biçimde
yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de
gözetilerek, sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde
zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiştir.
Dosya incelendi:
Gereği görüşülüp düşünüldü:
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek
Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması
Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun yaptırımları farklı biçimde
yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de
gözetilerek, sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde
zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan,
hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.09.2011 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
T.C.YARGITAY ON BİRİNCİ CEZA DAİRESİ 2018/3019 E. 2018/4360 K. 09.05.2018
SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ
TEKERRÜR
(5237 s. TCK m. 2, 5, 58)
ÖZET

556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A-c
maddesindeki eylemlere ceza öngören düzenlemelerin Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal
edilmesi karşısında; bu hükümler sebebiyle verilen hapis cezasının tekerrüre esas
alınamayacağı ve kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi
gerektiği gözetilmelidir.
MAHKEMESİ: Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Mühür bozma
HÜKÜM: Mahkumiyet
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere,
mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya
içeriğine göre sanık müdafii ile katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının
reddine, ancak;
1- Tekerrüre esas alınan Antalya 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2006 tarih 2004/1085
Esas, 2006/669 Karar sayılı ilamının, suç tarihi 10.09.2004 olup 10.02.2007 tarihinde
kesinleşen, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
61/A-c maddeleri gereğince hükmolunan hapis cezası olduğu anlaşılmakla,
556 sayılı KHK’nin sanığa atılı 61/A-c maddesinde cezai yaptırıma bağlanan eylemlerin
düzenlendiği hükümlerin Anayasa Mahkemesinin 03.01.2008 gün ve 2005/15 – 2008/2 sayılı
kararıyla; “556 sayılı KHK’nın itiraz konusu 9 ve 61. maddelerinde belirtilen eylemlere, 5194
sayılı Kanun ile değiştirilen 61/A maddesinde ceza yaptırımı öngörülmektedir. Suç ve
cezalara ilişkin esasları düzenleyen 38. madde Anayasa’nın ikinci kısmının ikinci bölümünde
yer aldığından bu konudaki düzenlemelerin kanun hükmünde kararname ile yapılması
olanaklı olmadığı gibi, bu eylemlere ceza öngören maddenin Kanunla düzenlemesi de bu
sonucu değiştirmez. Bu nedenle, itiraz konusu 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname’nin 9. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının (b) bentleriyle

  1. maddesinin anılan bentler yönünden incelenen (a) bendiyle (c) bendi Anayasa’nın 38 ve
  2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir” gerekçesiyle iptal edilmesi ve 01 Ocak 2009
    tarihinden sonra 5237 sayılı TCK’nın 2. ve 5. maddelerinin de yer aldığı genel hükümlerin,
    özel Kanunlar açısından da uygulanmasının zorunlu bulunması karşısında; eylemin suç
    olmaktan çıkarılması nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi,
    2- Kabule göre de;
    Sanığın mahkumiyetine karar verildiği halde, kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine
    hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet
    ücretine hükmolunmaması,
    Yasaya aykırı, sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş
    olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince
    uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca istem gibi
    BOZULMASINA, 09.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
    T.C. YARGITAY SEKİZİNCİ CEZA DAİRESİ 2021/3437 E. 2021/12198 E. 22.04.2021

SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ
LEHE KANUNUN UYGULANMASI İLKESİ
“HÜKME BAĞLANMIŞ” İBARESİ
(2709 s. Anayasa m. 38) (5271 s. Ceza Muhakemesi K m. 251, Geçici Madde 5)
ÖZET
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesinde suçun kanuniliği ve cezanın
kanuniliği güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7/1. maddesinde de
aynı güvencelere yer verilerek “lehe kanunun uygulanması ilkesi” benimsenmiştir. Maddi
ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün “hükme bağlanmış
dosyalarda” uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı CMK.nın geçici 5. maddesinin (d)
bendindeki “hükme bağlanmış” ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe
hükümler içeren CMK.nın 251/3. maddesinin uygulanması imkanının doğması ve bu konuda
mahkemesince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu bozmayı gerektirmiştir.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama
HÜKÜM : Mahkumiyet
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Dairemizin 2020/2463 Esas sayılı dosyasında 01.10.2020 tarihli kararla, somut norm denetimi
yoluyla iptal istemli başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 gün ve 2020/81
Esas, 2021/4 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa 17.10.2019 tarih ve
7188 sayılı Kanunun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin “01.01.2020 tarihi
itibariyle… hükme bağlanmış ve kesinleşmiş dosyalarda …. basit yargılama usulü
uygulanmaz” bölümündeki “hükme bağlanmış” ibaresinin Anayasanın 38. maddesine aykırı
olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesinde suçun kanuniliği ve cezanın
kanuniliği güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7/1. maddesinde de
aynı güvencelere yer verilerek “lehe kanunun uygulanması ilkesi” benimsenmiştir.
Maddi ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün “hükme bağlanmış
dosyalarda” uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı CMK.nın geçici 5. maddesinin (d)
bendindeki “hükme bağlanmış” ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe
hükümler içeren CMK.nın 251/3. maddesinin uygulanması imkanının doğması ve bu konuda
mahkemesince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair
yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca
uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,
22.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Post a Comment