Ceza Avukatı Anıt Hukuk
Anıt Hukuk
Quick Contact

           

Çalışma  Saatlerimiz / Pazartesi – Cumartesi / 08:00 – 18:00

Bize Ulaşın:  +90 532 692 49 52

Ceza Ticaret Miras Boşanma Kira Avukatı

Taksir Nedir ? TCK 85 – 86

Taksir Nedir

Taksir Nedir ? TCK 85 – 86

Taksir, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen bir kavramdır ve bir kimsenin istemediği halde, gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu bir fiili işlemesi ve bu fiil nedeniyle başkasının zarar görmesine neden olması durumudur. Kısaca, dikkatsizlik ve özensizlik sonucu işlenen suçlar taksir kapsamında değerlendirilir.

Taksir_Neidir
Taksir Nedir

Taksir Hukuki Tanım ve Unsurlar

Taksir unsurları şunlardır: TCK’nın 22. maddesinde taksir ve unsurları detaylı olarak açıklanmıştır.

  1. Dikkat ve Özen Yükümlülüğüne Aykırılık:
    • Failin, yapması gereken dikkat ve özeni göstermemesi gereklidir. Bu, genel yaşam tecrübelerine ve belirli meslek gruplarının standartlarına göre değerlendirilir.
  2. Öngörülebilirlik:
    • Failin, yaptığı fiilin sonuçlarını öngörebilecek durumda olması gerekir. Öngörülebilirlik, failin objektif olarak hareketinin sonuçlarını tahmin edebilme kapasitesini ifade eder.
  3. İstememe:
    • Taksirle işlenen suçlarda, fail sonuçları istememektedir. Kasıtlı suçlardan farkı burada yatar; fail sonuçları öngörmemekte veya istememektedir.
  4. Sonucun Gerçekleşmesi:
    • Failin dikkatsizlik ve özensizlik sonucu başkasının zarar görmesi gereklidir. Bu zarar, maddi veya manevi olabilir.

Taksir Türleri

Taksir, derecelerine göre ikiye ayrılır:

  1. Basit Taksir:
    • Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne hafif şekilde aykırı davranması sonucu suç işlemesi durumudur. Genellikle daha hafif cezalar öngörülür.
  2. Ağır Taksir:
    • Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne ağır şekilde aykırı davranması sonucu suç işlemesi durumudur. Daha ağır cezalar öngörülür.

Taksirle İşlenen Suçlara Örnekler

  1. Trafik Kazaları:
    • Dikkatsiz araç kullanma sonucu meydana gelen kazalar ve bu kazalarda birinin yaralanması veya ölmesi taksirle işlenen suçlar kapsamındadır.
  2. Mesleki Hatalar:
    • Bir doktorun gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu hastasına zarar vermesi (tıbbi malpraktis) ağır taksirle işlenen bir suç örneğidir.
  3. İş Kazaları:
    • İşverenin veya işçinin gerekli iş güvenliği önlemlerini almaması sonucu meydana gelen iş kazaları da taksirle işlenen suçlar arasındadır.

Hukuki Sonuçlar

Taksirle işlenen suçlarda cezalar, kasıtlı suçlara göre genellikle daha hafiftir. Ancak, failin ihmal derecesi ve meydana gelen sonucun ağırlığına göre cezalar artırılabilir.

  1. Ceza İndirimi:
    • Taksirle işlenen suçlarda, failin dikkat ve özen eksikliğinin derecesine göre cezada indirim yapılabilir.
  2. Tazminat Sorumluluğu:
    • Taksirle işlenen suçlarda, mağdurun uğradığı zararların tazmin edilmesi de gerekebilir. Fail, maddi ve manevi zararları karşılamakla yükümlü olabilir.
Taksir_Nedir
Taksir Nedir

Madde 22- (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.

(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.

(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.

 (5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.

(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.

Gerekçesi

Madde, başlangıçta, taksir nedeniyle failin sorumlu tutulacağını ve bu durumun yasada açıkça belirtilen suçlarla sınırlı olacağını belirtir; bu, yasada bulunması gereken bir kuraldır. Üçüncü fıkra, bilinçli taksire yer verir, bu kavram önceki TCK’nın 45. maddesine 4785 sayılı yasayla eklenmiştir. Özellikle trafik kurallarına uymamaktan kaynaklanan ölüm ve yaralanma olaylarını göz önüne aldığımızda, bilinçli taksire yasada yer verilmesi ve daha ağır şekilde cezalandırılması, hukuki normun toplumsal gerçeklik temeline uygun bir sonuçtur. Altıncı fıkra, ceza hukuku alanında insancıl bir yaklaşım sergiler.

Taksirle işlenen bir suç varsa, fail objektif bir değerlendirmede bu suçtan cezalandırılmalıdır. Ancak, failin kişisel ve ailevi durumu göz önüne alındığında, cezalandırılması suç ve ceza politikası açısından uygun olmayabilir; bu durumda faile ceza verilmeyecektir. Bu durumları değerlendirmek yargıcın takdirindedir. Yargıç, olayın özelliklerini göz önüne alarak faile ceza vermemek tercihini kullanabilir. Örnek: Fail, kendi kullandığı araçla trafik kazası yapar. Taksir vardır, ancak kaza sonucu fail bir kolunu kaybeder. Bu durumda, faile ceza verilmeyebilir. Örnek: Fail, kendi kullandığı araçla trafik kazası yapar. Taksir vardır, ancak kaza sonucu failin eşi ölür. Failin eşini kaybetmesi göz önüne alındığında, faile ceza verilmeyebilir. Teknik ceza hukuku yaklaşımında, altıncı fıkra bir cezasızlık durumunu ifade eder ve bu fıkrada belirtilen şartları taşıyan fail için geçerlidir.

Birden fazla failin birlikte taksirle suç işlediği bir durumda, fıkrada belirtilen kişisel ve ailevi nedenlere sahip olmayan fail/failler bu cezasızlık durumundan yararlanamazlar. Bu hüküm, yasa koyucunun tamamen bireysel bir düzlemde ele aldığı ve cezasızlık sonucunu belirlediği bir durumdur.

T.C. YARGITAY ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ 2020/4200 E. 2022/4012 K. 24.05.2022

  • DİREKSİYON BAŞINDA UYUMA NETİCESİNDE MEYDANA GELEN KAZALAR
  • BİLİNÇLİ TAKSİR HÜKÜMLERİ


(5237 s. TCK m. 22)

ÖZET

T.C. YARGITAY ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ

Direksiyon başında uyuma neticesinde meydana gelen kazalarda sanıkların TCK’nın 22/3. maddesinde tanımlı bilinçli taksir hükümleri uyarınca sorumlu tutulması gerektiği, direksiyon başında uyuması nedeniyle kazaya sebebiyet veren sanık hakkında TCK’nın 22/3. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi

Suç : Taksirle öldürme

Hüküm : TCK’nın 85/2, 62/1, 50/1-a, 52/4, 53/6. maddeleri gereğince mahkumiyet

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dosya içeriğine göre, olay günü, gündüz vakti, meskun mahal dışında, sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile iki yönlü sathi kaplama il yolunda seyir halindeyken olay mahalli virajlı yol bölümüne geldiğinde karşı şeride geçerek bu istikametten gelen sürücü …’ın sevk ve idaresindeki otomobil ile çarpışmaları sonucu …’nin ölmesi, katılan …’ın hayat fonksiyonlarını orta (2.) derece, katılan …’ın orta (3.) derece, katılan … ’ün hafif (1.) derece etkileyecek nitelikte kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmalarıyla sonuçlanan olayda, sanığın 22.06.2015 tarihli kolluk ifadesinde eşinin sağda uyuduğunu kendisinin de bir anlık dalgınlıkla uyuyakaldığını, çarpışmanın etkisiyle uyandığını, kazanın kendisinin uyuması ile kullandığı aracın karşı şeride geçmesi nedeniyle olduğunu beyan ettiği, 13.07.2015 tarihli savcılık ifadesinde de bir anlık dalgınlıkla uyuyakalarak karşı şeride geçtiğini beyan ettiği olayda,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafinin TCK’nın 22/6. maddesinin uygulanması gerektiğine, ceza miktarına, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına yönelik, katılanlar vekilinin ceza miktarına yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Dairemiz yerleşik uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda direksiyon başında uyuma neticesinde meydana gelen kazalarda sanıkların TCK’nın 22/3. maddesinde tanımlı bilinçli taksir hükümleri uyarınca sorumlu tutulması gerektiği, direksiyon başında uyuması nedeniyle kazaya sebebiyet veren sanık hakkında TCK’nın 22/3. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, katılanlar vekili ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. YARGITAY ÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ 2015/30538 E. 2016/9749 K. 18.04.2016

  • BİLİNÇLİ TAKSİR
  • KAST
  • TAKSİR


(5237 s. TCK m. 21, 22)

ÖZET

Sanığın aşamalardaki savunmaları, tanık Gülperi’nin beyanları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, sanığın kastının tespiti yönünden mahkemesince olay mahallinde keşif yapılıp sonucuna göre delillerin takdiri ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 21/2. maddesinde düzenlenen olası kast ve TCK’nin 22. maddesinde düzenlenen taksir veya bilinçli taksir hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü;

Sanık hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet suçunda açılan kamu davası hakkında mahkemesince hüküm kurulmamış ise de, bu konuda her zaman karar verilmesi mümkün görülmüştür.

1) Sanığın aşamalardaki savunmaları, tanık….. beyanları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, sanığın kastının tespiti yönünden mahkemesince olay mahallinde keşif yapılıp sonucuna göre delillerin takdiri ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 21/2. maddesinde düzenlenen olası kast ve TCK’nin 22. maddesinde düzenlenen taksir veya bilinçli taksir hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması,

2) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinde belirilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. YARGITAY ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ 2013/8486 E. 2014/3327 K. 12.02.2014

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiin kusura ve ceza miktarına, katılan vekilinin ise sanığın eyleminin olası kastla işlendiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak

Sanığın idaresindeki araçla 2.42 promil alkollü halde, gece vakti, TEM yolu Hereke gişelerinden İstanbul istikametine girerken otoyola giriş başlangıcında, giriş yaptığı kısımda “Taşıt Giremez” işaret levhası da bulunan otoyoldan çıkan araçların kullandığı kısımdan girerek yaklaşık 5 kilometre ters yönde ilerledikten sonra doğru istikamette en sol şeritte gitmekte olan araçla tünel çıkışında karşılıklı çarpışmaları sonucu karşı araç sürücüsü E.. K..’nın hayatını kaybettiği olayda, sanığın otoyol girişindeki yanıltıcı düzenlemeden dolayı ters yola girdiğinden bahisle dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporlarında;

Otoyol işleticisi kurumada kusur verilmişse de, 21 yıllık şofor olup, 5 yıldır TEM otoyolunu kullanan 2,42 promil alkollü sanığın ters istikamette gittiğini farkettiğinde derhal uygun bir manevra ile geri dönmesi imkanı varken yaklaşık 5 kilometre ters istikamette seyretmesi sonrasında eylemin meydana geldiği gözönüne alındığında gişelerdeki yanıltıcı düzenleme ile meydana gelen olay arasında illiyet bağının kesilmiş olacağının kabulü gerektiği, sanığın tam ve bilinçli taksirle gerçekleştirdiği eylemi nedeniyle TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel ceza tayininde alt sınırdan daha fazla uzaklaşılması ve bilinçli taksir nedeniyle cezasından TCK’nın 22/3 maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

TCK’nın 22/6. maddesinin uygulanabilmesi için, taksirli hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran sanığın kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması gerektiği, oysa ki olayda sanığın asli ve tam kusurlu şekilde neden olduğu olayda, sanık ile hiç bir bağı bulunmayan E.. K..’nın ölmesi nedeniyle münhasıran kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olduğundan söz edilemeyeceği, dolayısıyla olayda TCK’nın 22/6. maddesinin uygulama koşullarının bulunmadığı gözetilmeksizin cezasından

TCK’nın 22/6. maddesi ile indirim yapılması,

Kabule göre de;

Bilinçli taksir halinde 22/6 madde uyarınca, yapılacak indirimin, bilinçli taksir nedeniyle yapılacak artırımdan sonra uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ 2017/5300 E. 2019/1968 K. 13.02.2019

  • TAKSİRLE ÖLDÜRME


(5237 s. TCK m. 22, 85/2, 89, 179)

ÖZET

Olay günü, sanığın idaresindeki traktöre bağlı römorkta yolcu olarak bulunan dokuz kişi ile ile birlikte gece vakti meskun mahalde yer alan toprak yolda seyri sırasında direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak römorkun devrilmesi neticesinde römorkta ayakta seyahat edenin römorktan düşerek öldüğü, bir kişinin nitelikli şekilde yaralandığı diğer yaralananların ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıkları ancak şikayetçi olmadıkları ve olay anından yaklaşık 70 dakika sonra yapılan alkol ölçümünde 103 promil alkollü olduğu anlaşılan olayda, olay günü 103 promil alkollü olduğu halde ;

idaresindeki traktör ile seyreden sanığın, alkolün etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybederek aracında bulunan bir kişinin ölümüne ve bir kişinin de vücudunda 2. derecede kırık oluşacak şekilde yaralanmasına yol açtığı somut olayda, bilinçli taksirin unsurlarının oluştuğu, TCK’nın 89/5-son. cümlesi nazara alındığında mağdurun yaralanmasının şikayete tabi olmadığı bu nedenle sanığın TCK’nın 85/2, 22/3. maddeleri ile cezalandırılması gerekirken sanık hakkında TCK’nın 85/1 maddesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan beraatine ilişkin hükümler, sanık müdafi ile mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Olay günü, sanığın idaresindeki traktöre bağlı römorkta yolcu olarak bulunan dokuz kişi ile ile birlikte gece vakti meskun mahalde yer alan toprak yolda seyri sırasında direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak römorkun devrilmesi neticesinde römorkta ayakta seyahat eden ….’ın römorktan düşerek öldüğü, bir kişinin nitelikli şekilde yaralandığı diğer yaralananların ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıkları ancak şikayetçi olmadıkları ve olay anından yaklaşık 70 dakika sonra yapılan alkol ölçümünde 103 promil alkollü olduğu anlaşılan olayda;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, kusura, ölüm ile olay arasında illiyet bağı olmadığına, beraat hükmü kurulması gerektiğine, mahalli Cumhuriyet savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Olay günü 103 promil alkollü olduğu halde idaresindeki traktör ile seyreden sanığın, alkolün etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybederek aracında bulunan bir kişinin ölümüne ve bir kişinin de vücudunda 2. derecede kırık oluşacak şekilde yaralanmasına yol açtığı somut olayda, bilinçli taksirin unsurlarının oluştuğu, TCK’nın 89/5-son. cümlesi nazara alındığında mağdur …’ın yaralanmasının şikayete tabi olmadığı bu nedenle sanığın TCK’nın 85/2, 22/3. maddeleri ile cezalandırılması gerekirken sanık hakkında TCK’nın 85/1 maddesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sanığın olay tarihinden 70 dakika sonraki ölçüme göre 103 promil alkollü şekilde kullandığı traktör ile yoldan çıkması sonucu yaralamalı ve ölümlü trafik kazasına sebebiyet verdiği, 5237 sayılı TCK’nın ”Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma” başlıklı 179. maddesinin 3. fıkrasında alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma halinin suç olarak düzenlenmiş olup, maddede belirtilen suçun tehlike suçu olduğu, somut olayda ise yolcu ….’ın ölmüş ve …’ın nitelikli şekilde yaralanmış olması sebebiyle zarar suçunun oluştuğu, 5237 sayılı Kanunun 44. maddesi dikkate alındığında sanığın yalnızca taksirle öldürme suçundan mahkum edilmesi ve trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan dolayı karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği halde bu suçtan beraatine karar verilmesi,

Dosyada mevcut sanığa ait sürücü belgesinin incelenmesinde, E sınıfı sürücü belgesi sahibi olduğu anlaşılan sanığın, B sınıfı sürücü belgesinin sürme yetkisi verdiği otobüs türü araçla değil, atılı suçu F sürücü belgesinin sürme yetkisi verdiği traktör ile gerçekleştirmesi karşısında, sanığın otobüs türü aracı kullanmaya yetki veren E sınıfı sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, mahalli cumhuriyet savcısının ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle, her iki suç yönünden de verilen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 13/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. YARGITAY BİRİNCİ CEZA DAİRESİ 2013/5270 E. 2014/621 K. 10.02.2014

  • TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU


(5237 s. TCK m. 22, 85) (5271 s. Ceza Muhakemesi K m. 223)

ÖZET

Sanık Öznur ile kızkardeşi Hatice’nin aynı binanın farklı dairelerinde kendi aileleri ile yaşadıkları, aileler arasında samimi akrabalık ilişkileri bulunduğu ve sanık Öznur’un Hatice’nin çocuklarına kendi çocukları gibi bakıp ilgilendiği;

Hatice’nin olay günü küçük oğlu Enes’i ablası Öznur’a bırakarak diğer çocuğunu okuldan almaya gittiği, yeni yürümeye başlayan çocuğun yürürken arka üstü düştüğü ve sonrasında fenalaştığı, bunun üzerine sanığın çocuğu kendisine getirmek amacıyla sıkıca kucakladığı ve diğer aile bireyleriyle birlikte hastaneye götürdüğü; ancak Enes’in kurtarılamayarak öldüğü; yapılan otopsi sonucu düzenlenen raporda Enes’teki bulguların sarsılmış bebek sendromu bulguları ile uyumlu olduğu ve çocuğun gövdesinden kavranarak şiddetle sarsılmasına bağlı beyin kanaması sonucu öldüğü belirtilen olayda, sanığın taksirinin bulunmadığı gözetilmeden, CMK 223/2-c maddesi gereği beraati yerine, yazılı şekilde taksirle öldürme suçundan mahkumiyetine ve TCK 22/6 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık Öznur ile kızkardeşi Hatice’nin aynı binanın farklı dairelerinde kendi aileleri ile yaşadıkları, aileler arasında samimi akrabalık ilişkileri bulunduğu ve sanık Öznur’un Hatice’nin çocuklarına kendi çocukları gibi bakıp ilgilendiği, Hatice’nin olay günü küçük oğlu Enes’i ablası Öznur’a bırakarak diğer çocuğunu okuldan almaya gittiği, yeni yürümeye başlayan çocuğun yürürken arka üstü düştüğü ve sonrasında fenalaştığı, bunun üzerine sanığın çocuğu kendisine getirmek amacıyla sıkıca kucakladığı ve diğer aile bireyleriyle birlikte hastaneye götürdüğü; ancak Enes’in kurtarılamayarak öldüğü; yapılan otopsi sonucu düzenlenen raporda Enes’teki bulguların sarsılmış bebek sendromu bulguları ile uyumlu olduğu ve çocuğun gövdesinden kavranarak şiddetle sarsılmasına bağlı beyin kanaması sonucu öldüğü belirtilen olayda;

Sanığın taksirinin bulunmadığı gözetilmeden, CMK 223/2-c maddesi gereği beraati yerine, yazılı şekilde taksirle öldürme suçundan mahkumiyetine ve TCK 22/6 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün tebliğnamedeki düşünceden farklı gerekçeyle (BOZULMASINA), 10.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY ALTINCI CEZA DAİRESİ 2017/915 E. 2019/6213 K. 16.12.2019

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Yağma (Kasten yaralama)

HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık …’un temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme aykırı olarak Üye …’nın muhalefetiyle ONANMASINA, 16.12.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Sanık …’un, katılan … ile alacak verecek meselesi nedeniyle tartıştıkları, sanık …’in katılan …’ten, daha önce yaptığı tamir ve tadilat işlerinin ücretini istediği, katılan …’in de bunu kabul etmemesi üzerine, sanık …’in bir şekilde olay yerinden elde ettiği ele geçirilemeyen ekmek bıçağı ile katılan …’in üzerine yürüdüğü sırada, araya giren diğer katılan …’nun doktor raporlarına göre BTM ile giderilebilir şekilde yaralanmasına sebep verdiği olayda, sanığın hedefinin katılan … olduğu, diğer katılan …’nin yaralanmasını öngörmüş olmakla birlikte neticenin sanık tarafından istenilmediği, dosya kapsamı ile de alacağını alamayan sanığın, katılan …’i hedeflediği ve muhatabının Hüseyin olduğu, tesadüfen araya giren katılan …’yi hedeflemediği gibi Necati’nin yaralanmasını istemediği anlaşılmakla, sanığın katılan …’ye yönelik eyleminin TCK’nin 22/2. maddesinde ifadesini bulan bilinçli taksirle yaralama olarak kabul edilebileceği,

Böylelikle, TCK’nin 44.maddesi gereği “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” hükmü gereğince, sanığın işlediği bir fiil ile kanunun bilinçli taksirle yaralama ve kasten yaralamaya teşebbüs suçlarını işlediği ve Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesinde belirtilen fikri içtima hükümlerinin uygulanarak sanık …’e sadece ağır eylemi olan kasten yaralamaya teşebbüs suçundan ceza verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

T.C.YARGITAY SEKİZİNCİ CEZA DAİRESİ 2020/4100 E. 2021/17780 K. 20.09.2021

  • AV TÜFEĞİNİ, KENDİ EVİNİN ODASINDA – NAMLUSU MÜŞTEKİLERİN EVİNE DÖNÜK OLDUĞU HALDE TEMİZLEDİĞİ ESNADA – TÜFEĞİN ATEŞ ALMASI SONUCU – MAĞDURUN BALKON KAPISI VE CAMININ ZARAR GÖRDÜĞÜ
  • OLASI KAST DEĞİL – TAKSİR
  • GENEL GÜVENLİĞİN KASTEN TEHLİKEYE SOKULMASI – DOĞRUDAN YA DA OLASI KASTLA İŞLENEBİLİR – TAKSİRLE İŞLENEMEZ


(5237 s. TCK m. 21, 22, 170)

ÖZET

hükümlünün babasına ait av tüfeğini, kendi evinin odasında namlusu müştekilerin evine dönük olduğu halde temizlediği esnada tüfeğin ateş alması sonucu mağdurun balkon kapısı ve camının zarar gördüğü, mahkemesince hükümlünün tüfeği temizlerken ateş alabileceğini öngörmesi gerektiği halde öngöremediği şeklinde açıklayarak olası kastla hareket ettiğinden bahisle hüküm kurulması karşısında; hükümlünün taksirle hareket ettiği, olası kastının bulunmadığı, TCK 170/1-c mad. suçun taksirle işlenemeyen suçlardan olduğu ve olayda suç işleme kastının bulunmadığı anlaşıldığından hükümlünün beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Korku kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170/1-c, 21/2 ve 62/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Samsun 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2019 tarihli ve 2019/55 esas, 2018/569 sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;

5237 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 2. fıkrasının; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” şeklinde olduğu, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde olası kastın uygulanma şartlarının belirlendiği,

5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlandığı nazara alındığında,

Somut inceleme konusu olayda, sanık …’ın babasına ait av tüfeğini, kendi evinin odasında namlusu müştekilerin evine dönük olduğu halde temizlediği esnada tüfeğin ateş alması sonucu mağdurların balkon kapısı ve camlarının zarar gördüğü, Mahkemesince sanığın tüfeği temizlerken ateş alabileceğini öngörmesi gerektiği halde öngermediği şeklinde izahat yapılarak olası kastla hareket ettiğinden bahisle hüküm kurulması karşısında; somut olayda sanığın taksirle hareket ettiği, olası kastının bulunmadığı;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170/1-c maddesinde düzenlenen suçun taksirle işlenemeyen suçlardan olduğu, bu itibarla sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 30.04.2020 gün ve 2020/1433 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.05.2020 gün ve KYB/2020-47339 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun kasten veya olası kast ile işlenebileceği, taksirle işlenmesinin mümkün olmadığı, olası kastla suçun işlenebilmesi için, sanığın gerçekleşmesi muhtemel sonuçları öngörmesine rağmen bu sonuçları kabullenmesi, neticenin gerçekleşmesine aldırmaması ve eylemine “olursa olsun” bilinciyle devam etmesi gerektiği, taksir de ise kendi yetenekleri, algılama gücü, tecrübeleri, bilgi düzeyi ve içinde bulunduğu koşullar altında objektif olarak var olan dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olması, ancak neticenin istenmemesine rağmen sonucun meydana gelmesi gerektiği;

Somut olayda; hükümlü …’ın babasına ait av tüfeğini, kendi evinin odasında namlusu müştekilerin evine dönük olduğu halde temizlediği esnada tüfeğin ateş alması sonucu mağdurun balkon kapısı ve camının zarar gördüğü, mahkemesince hükümlünün tüfeği temizlerken ateş alabileceğini öngörmesi gerektiği halde öngöremediği şeklinde açıklayarak olası kastla hareket ettiğinden bahisle hüküm kurulması karşısında; hükümlünün taksirle hareket ettiği, olası kastının bulunmadığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170/1-c maddesinde düzenlenen suçun taksirle işlenemeyen suçlardan olduğu ve olayda suç işleme kastının bulunmadığı anlaşıldığından hükümlünün beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, Samsun 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 07.11.2019 tarih ve 2019/55 Esas, 2018/569 sayılı Kararının 5271 sayılı Kanunun CMK.nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın kastının bulunmaması nedeniyle, CMK.nın 223/2-c maddesi uyarınca BERAATİNE, hükmedilen cezanın infaz edilmemesine, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.09.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sonuç

Taksir, dikkatsizlik ve özensizlik sonucu istemeden başkasına zarar verme durumudur ve bu tür eylemler ceza hukuku kapsamında değerlendirilir. Taksirle işlenen suçlar, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu meydana gelir ve bu suçlar genellikle kasıtlı suçlardan daha hafif cezalarla sonuçlanır. Ancak, failin ihmalkarlık derecesi ve meydana gelen sonucun ağırlığı, cezanın belirlenmesinde önemli rol oynar. Taksir kavramı, özellikle trafik kazaları, iş kazaları ve mesleki hatalar gibi günlük hayatta sıkça karşılaşılan durumlarda önem kazanmaktadır.