ECRİMİSİL ALACAĞI TCK 995
Ecrimisil Alacağı KİRA TAZMİNATI ALACAĞI TCK 995
1. Ecrimisil Nedir?
2. Ecirmisil Davası (Haksız İşgal Tazminatı)
2.1 Ecrimisil Davasının Şartları
2.1.1 Kötü niyet
2.1.2 Haksız İşgal
2.1.3 Zarar
2.1.4 Ecrimisil Davalarında İhtar Şartı Nedir?
3. Mirasçılar Arasında Ecrimisil
3.1 İntifadan Men Şartı
3.2 İntifadan Men Nasıl Gerçekleştirilir?
3.3 İntifadan Men Şartının İstisnaları
4. Ecrimisil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
5. Ecrimisil Davası Geriye Dönük Kaç Yıl İçin Açılabilir?
6. Ecrimisil Bedeli Nasıl Hesaplanır?
7. Yargıtay Kararları Işığında Ecrimisil
1. Ecrimisil Nedir?
Bir malın kötüniyetli haksız zilyet tarafından gerçek hak sahibinin muvafakati ve rızası olmadan kullanılması durumunda hak sahibine ödenmesi gereken tazminata ecrimisil denir. Uygulamada taşınmazlar açısından ecrimisil davası açılarak haksız işgal tazminatı talep edilmektedir.
2. Ecrimisil Davası (Haksız İşgal Tazminatı)
Ecrimisil Davası (Haksız İşgal Tazminatı) Ecrimisil davası, haksız işgal tazminatı anlamına gelir. Bu tazminat için; bir malın veya taşınmazın haksız şekilde, kötü niyetli olarak, mal sahibinin veya idarenin rızası olmaksızın kullanılmış olması gerekir. Taşınmaz sahibinin ecrimisil talep edebilmesi için, ecrimisile konu taşınmazın sahibinin rızası dışında, kötü niyetle tarafından işgal edilmesi gerekmektedir. Ecrimisil talebinin ileri sürülmesi için haksız işgalde bulunan kişinin mutlaka herhangi bir üçüncü kişi olması gerekmez, mirasçılar arasında da haksız işgal ve bu bağlı ecrimisil talebi söz konusu olabilmektedir. Haksız işgal karşımıza çeşitli şekillerde çıkmaktadır. Örnek vermek gerekir ise; kira süresinin dolmasına rağmen kiracının çıkmaması, izinsiz inşaat, malın izinsiz kullanılması, kamu hizmetinde kullanılmak için kiralanan bir binanın bir kısmının işgali en yaygın durumlardır.
2.1 Ecrimisil Davasının Şartları
Ecrimisil davası ile ecrimisil tazminatı talep edebilmenin üç şartı vardır: İşgal eden kötüniyetli olmalıdır. Taşınır veya taşınmaz mal haksız bir şekilde işgal edilmelidir. İşgal nedeniyle bir zarar meydana gelmelidir.
2.1.1 Kötü Niyet
Ecrimisil talep edilebilmesi için haksız işgalin varlığı ile ilgili haksız işgalin kötü niyetli haksız zilyet tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır. Zilyetlikte haksızca kullanım, kullanımın bir hakka dayanmaması anlamına gelir. Haksız kullanıma yalnızca kötü niyetli zilyet değil, iyi niyetli zilyet de sebebiyet verebilir. Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak işgal ederek kullanan kötü niyetli kişi, taşınmazı haksız olarak elinde bulundurmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği sermayeyi tazmin ile sorumludur.
2.1.2 Haksız İşgal
Bir taşınır veya taşınmazın zilyetliğinin tamamen ele geçirilerek ilgili malın elde tutulması ve ilgili malın ele geçirilmesinin hukuka uygun bir sebebe dayanmaması durumunda haksız işgalden söz edilir. Bu anlamda işgalin haksız olmasının nedeni söz konusu fiili durumun hukuka uygun bir sebebe dayanmaması ve hak sahibinin rızasının olmamasıdır. Ecrimisil talebinin ileri sürülmesi için haksız işgalde bulunan kişinin mutlaka herhangi bir üçüncü kişi olması gerekmemekle beraber, mirasçılar arasında da haksız işgal ve bundan kaynaklanan ecrimisil talep edilebilir.
2.1.3 Zarar
Ecrimisil talebi için, haksız işgal nedeniyle bir zarar doğmuş olması gerekir. Ancak, bazı hallerde malın tabiatı gereği zararın doğduğu açıktır. Haksız işgal nedeniyle ecrimisil tazminatı talep edebilmek için bir zararın gerçekleşmiş olması gerekir.
2.1.4 Ecrimisil Davasında İhtar Şartı
Ecrimisil davası açılmadan önce, hak sahibinin haksız işgalde bulunan tarafa ihtar çekme zorunluluğu yoktur. Böyle bir zorunluluk olmamasına rağmen, davacılar dava açmadan önce haksız işgalciye ihtar çekmektedir. Bunun nedeni işgal edenin ödemek zorunda olduğu bedelin faizinin, dava açma tarihinden itibaren değil ihtar çekildiği tarihten başlamasını sağlamaktır. Davacı ihtarı, sözlü ya da yazılı olarak yapabilir. Sözlü olarak ihtar çekildiğinde ispat edilmesi zorlaşmaktadır.
3. Mirasçılar Arasında Ecrimisil Davası
Miras payı intikal eden davacılar, mirastaki taşınmaz üzerinde iştirak halinde malik olup, hisse paylaşılana kadar el birliği ile malik olmaya devam ederler. Mirasçılar arasındaki ecrimisil davası, pay paylaşımı yapılmadan ilgili taşınmazın diğer mirasçılar tarafından kullanılması ve bunun sonucu olarak mirasçıların bundan faydalanamaması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda miras taşınmazlarını kullanamayanlar haksız işgal bedelini ecrimisil davası açma yoluyla talep ederler.
Mirasçıların birbirine karşı ecrimisil talebinde bulunabilmeleri intifadan men şartının sağlanmasına bağlıdır. Yargıtay 2015 tarihli bir kararında intifadan men şartı “Kural olarak, men şartı gerçekleşmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır.” şeklinde değerlendirilmiştir. Paydaşların ecrimisil talep edebilmesi için intifadan men şartının sağlanması gerekir.
3.1 İntifadan Men Şartı Nedir?
İntifadan men; mirasçı kardeşlerden biri tarafından, miras olan malın üzerinde egemenliğini kuran kardeşin, mal varlığından doğacak gelirden, faydalanmak istediğine dair, ihtarname yoluyla bildirmesidir. Yargıtay’ın içtihatlarına göre paylı mülkiyette gayrimenkulden yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına karşılık, el atmanın önlenmesini ve ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri diğer paydaşların rızalarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan, tek başına ortak gayrimenkulden yararlanılmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir.
Ancak, ecrimisil talebinde bulunan paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar arasında ecrimisl talebi mümkün değildir. İntifadan men şartının gerçekleşmesi, davacı paydaşın dava konusu gayrimenkulden veya gelirinden yararlanma amacını ecrimisil talebinden evvel davalı paydaşa bildirmiş olmasına bağlıdır. Yapılması gereken bildirim, paylaşılan ve ortak mülkiyet içeren mülkiyet uyuşmazlıklarında tazminat taleplerinin başlatılması açısından elzem bir ön şart olarak hizmet eder. Müşterek ve iştirak halindeki mülkiyette paydaşların tabii ve hukuksal semerelerden direk ya da nakit olarak pay isteme hakları hariç, her paydaşa malı kullanma yetkisi de tanınmıştır. Fakat bu yetkinin ölçütü, diğer paydaşların kullanma hakkını gasp etmemektir.
O halde bir paydaş paylı gayrimenkulden, diğer paydaşların kullanmasına engel olmadığı sürece kendisinden ecrimisil talep edilemez. Sonuç olarak, müşterek mülkiyetteki ihtilaflar, genellikle malın haklı kullanımını ve yararlanmayı engelleyen diğer paydaşların hak kaybının önlenmesi ve tazminat taleplerini içerir. İlkesel olarak, menfaat sahipleri intifadan men bildiriminde bulunmadıkça birbirlerinden tazminat talep edemezler. İntifa hakkı tanınmaması şartının gerçekleşmesi, davacı paydaşın ecrimisil talebinden evvel taşınmazdan veya gelirinden faydalanmak istediğini davalı paydaşa bildirmesine bağlıdır.
3.2 İntifadan Men Nasıl Gerçekleştirilir?
Müşterek mülkiyetin konusu bir malın kullanımının engellenmesi sürecinin, tazminat talep edilen müşterek malike bildirilmesiyle mümkün olduğunu açıkladık. Şekil itibariyle bu bir uyarı mektubu/ihtarname gönderilerek yapılabilir ancak kullanım hakkı talebinin iletilmesi belirli bir şekle tabi değildir. Öyle ki, fiili bir engel veya kullanımı engellemek adına önlemelere ihtiyaç yoktur. Sonuç olarak, zor kullanmaya, malın bir kısmına el koymaya veya davalıyı açıkça engellemeye gerek yoktur.
Yargıtay’a göre ispat yöntemi sadece ihtarnameye bağlı değildir. İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, yemin, tanık ifadesi de dahil olmak üzere çeşitli ispat biçimleriyle doğrulanabilir, her türlü delille kanıtlanabilir. Günümüz uygulamaları doğrultusunda, ilgililerce sunulan tüm deliller toplanır ve kullanım hakları üzerindeki kısıtlamanın olup olmadığı ve olmuşsa ne zaman başladığını tespit edilir. Sonrasında haksız işgalin süresi, hak edilen tazminatın hesaplanması gibi hususlar değerlendirilir.
3.3 İntifadan Men Şartının İstisnaları
Özellikle müşterek mülkiyet söz konusu olduğunda, intifadan men hususunun, tazminat taleplerinin belirlenmesinde önemli bir rolü vardır. Ancak bu maddenin belli başlı istisnaları vardır. İntifadan menin gerekli olmadığı çeşitli durumlar aşağıda belirtilmiştir:
- Tazminata konu taşınmazın kamu malı olması
- Ecrimisil istenen gayrimenkulün bağ, bahçe gibi doğal ürün veren veya işyeri, konut gibi kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması,
- Paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddia etmesi ve diğer paydaşların paydaşlığını inkar etmesi,
- Paydaşlar arasında yapılan anlaşma neticesinde her paydaşın yararlanacağı ortak gayrimenkul veya belirli bölümlerin bulunması,
- Davacı tarafından diğer paydaşlara karşı daha önce bu taşınmazla ilgili, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması
- Taşınmazdan elde edilen ürün itibariyle, kendiliğinden oluşan ürünler; (fındık, çay) ,muris tarafından kurulan işletmenin, başlıca gelir getiren işletmelerin işgali
- Paydaşlar arasında yapılan anlaşma sonucunda her paydaşın faydalanacağı ortak gayrimenkul ve parçaların belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaşa karşı bu taşınmaza
- ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması
4. Ecrimisil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Ecrimisil tazminat davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Kat malikleri arasında açılacak davalarda da görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme, HMK’daki genel yetki kuralları çerçevesinde belirlenmektedir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7717 E. 2021/77 K. sayılı kararında: “Ecrimisil 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İBK’da haksız eylem olarak nitelendirilmiş bulunduğundan HMK’nin 16 maddesi uyarınca; haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Ayrıca ecrimisil davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK’nin 12. maddesi uygulanmaz. Kesin yetki kuralı olmadığı için de HMK’de ki genel yetki kuralı uygulama alanı bulur ve bu bağlamda, genel yetkili mahkeme olan davalının ikamatgahı mahkemesi de yetkilidir. Yetkili mahkemenin tayininde davacının seçimlik hakka sahip olduğu ve somut olayda davacının haksız fiilin işlendiği yer olan Bakırköy Mahkemesini seçtiği anlaşılmıştır. Davacının seçimlik hakkı bulunduğu gözetilmek suretiyle işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” Ayrıca ecrimisil davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK’nin 12. maddesi uygulanmaz. Kesin yetki kuralı olmadığı için genel yetkili mahkeme olan davalının yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Ecrimisil davasında yetkili mahkemeler;
- Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi,
- Zararın gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi,
- Zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi,
- Genel yetki kuralı olan davalının yerleşim yeri mahkemesi
5. Ecrimisil Tazminatı Geriye Dönük Kaç Yıl İstenebilir ?
Ecrimisil davası tapu iptali veya müdahalenin meni davası ile açılabileceği gibi bu davaların sonucuna göre de açılır, ancak geriye dönük 5 yıllık isteneceğine göre bu davalarla beraber açmakta fayda vardır. Bu davalarla beraber ecrimisil istenirse öncelikle tapu iptali ve müdahalenin meni davaları görülür. Ecrimisil Davası taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır ve geriye dönük en fazla 5 yıllık ecrimisil talep edilebilir.
6. Ecrimisil Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
Ecrimisil miktarının hesaplanmasında, kullanılan malın kira değeri esas alınarak bilirkişilerce tespit yapılır. Gerçek veya tüzel kişiler için ecrimisil hesaplama esası kiraya göre belirlenir. Haksız olarak kullanılan malın kiraya verilmesi durumunda elde edilebilecek gelir ne kadar ise ecrimisil bedeli de bu kadardır. Bilirkişilerce emsal kira sözleşmeleri ile belirlenen kira bedelleri üzerinden hesaplama yapılır.
7. Yargıtay Kararları Işığında Ecrimisil
T.C. Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi 26.05.2005 Tarihli 2005/5289 E. 2005/5892 K. Sayılı Karar
- İntifadan Men Şartı
Özet
Bir taşınmaza müştereken malik olunması halinde, maliklerden birinin taşınmazı kullanan diğer malikten ecrimisil talep edebilmesi için, taşınmazdan yararlanma istemini karşı tarafa iletmesi gerekir. Buna “intifadan men şartı” denilmektedir. Bu şartın gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce, davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak istediğini davalı paydaşa bildirmiş olmasına bağlıdır.
Dava dilekçesinde 2.000.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili ile müdahalenin önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, tarafların müşterek malik oldukları taşınmazın davalı tarafından kullanılması nedeniyle 21.10.1999-4.6.2003 tarihleri arası için 2.700.000.000 lira ecrimisilin tahsili istenilmiş, mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 1.155.000.000 lira ecrimisilin tahsili cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delilerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı ve davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, tarafların dava konusu taşınmaza müşterek malik oldukları çekişme konusu değildir. Kural olarak, bu tür mülkiyete tabi taşınmazlarda bir malikin taşınmazı kullanan diğer malikten ecrimisil talep edebilmesi için taşınmazdan yararlanma istemini karşı tarafa iletmiş olması gerekir, buna “intifadan men şartı” denilmektedir, intifadan men şartının gerçekleşmesi de ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğini davalı paydaşa bildirmiş olmasına bağlıdır. İntifadan men şartının gerçekleştiği tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Bu koşul dava şartı niteliğinde olduğundan gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece re´sen araştırılarak saptanması gerekir.
Dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre; davacının bu iradesini 24.3.2003 tarihli ihtarname ile davalıya ulaştırdığı anlaşılmaktadır. Talep ve dava edilen ve mahkemece işgalin başlangıcı olarak kabul edilen 1.1.2002 tarihinden önce davacının davaya konu taşınmazdan yararlanmak istediği halde, davalının buna mani olduğu hususu ispat edilmiş değildir. Mahkemece de bu husus araştırılmamıştır.
Mahkemece, yukarıda belirtilen kural ve ilkeler ışığında; tarafların gösterdikleri tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak şekilde ihtarnameden önce kullanım iradesi engellenmiş ise bu tarih, aksi halde ihtarnamenin tebliğ tarihi olan (24.3.2003) esas alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeyle sonuca gidilmesinde isabet görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (bozulmasına), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi 14.01.2023 Tarihli 2012/23288 E. 2013/85 K. Sayılı Karar
- İntifadan Men Talebi Zorunluluğunun İstisnaları
- İntifadan Men Talebinin Dava Şartı Olması
- İntifadan Men Talebinin Şekil Şartına Bağlı Olmaması
Özet
Taşınmazın diğer paydaşından ecrimisil talep edilebilmesi intifadan men koşulunun gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Ancak bu dava şartının ecrimisil istenen taşınmazın fındıklık gibi kendiliğinden doğal ürün veren ya da hukuksal semere getiren işletme, fabrika gibi yerlerden olması vs. gibi istisnaları bulunmaktadır. Somut olayda taşınmazın bir kısmının fındıklık olduğu ve bu kısım için intifadan men koşulu gerçekleşmeksizin ecrimisil talep edilebileceği göz önünde bulundurulmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir. Dava dilekçesinde 5.000,00 TL bedelli icra takibinin borçlusu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Karar
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili aleyhine herhangi bir belgeye dayanmaksızın icra takibi başlattığını belirterek; müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini ve davalının %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini vekaleten talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; kök murislerinin 11.03.1990 tarihinde vefat ettiğini, muristen geriye kendisinin ve davacının da aralarında bulunduğu 8 mirasçının kaldığını, muristen kalan traktör ile 335 ve 360 parsel numaralı taşınmazları davacının tek başına 20 yıldır kullandığını, ortaklığın giderilmesi davası açacak mali gücünün bulunmaması nedeniyle dava açamadığını;
davacıya 28.07.2008 tarihli iadeli taahhütlü mektup göndererek muristen kalan malların mirasçılar arasında paylaştırılması ve o ana kadar olan kullanımı için ecrimisil ödemesi gerektiğinin bildirdiğini, davacının malların paylaşımına ve ecrimisil ödemeye yanaşmaması üzerine davacı aleyhine icra takibi başlattığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, intifadan men şartının oluşmadığı, davalının duruşmaya katılmayarak yemin deliline başvurmadığı gerekçesi ile davanın kabulü cihetine gidilmiş;
Gölcük (Kocaeli) İcra Müdürlüğünün 2009/3776 E.sayılı takip dosyasında davacının borçlu olmadığının tespitine, davacının %40 kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava; ecrimisil alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı; takip borçlusunun borçlu olmadığının tespiti talebiyle açtığı menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlık; intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır. Murisin ölüm tarihinden sonra taraflar taşınmaza iştirak halinde malik olmuşlardır. İştirak halinde mülkiyette kural olarak intifadan men şartı gerçekleşmedikçe paydaşlar arasında ecrimisil talebi mümkün değildir.
İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazlardan ya da bu taşınmazların gelirinden yararlanma isteğini davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Bu koşul dava şartı niteliğinde olduğundan gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece re’sen araştırılarak saptanması gerekir. Ancak, bu kuralın birtakım istisnaları vardır ki bunlar; ecrimisil istenen taşınmazın fındıklık gibi kendiliğinden doğal ürün veren ya da hukuksal semere getiren işletme, fabrika gibi yerlerden olması, ya da paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılmış bulunması halleridir.
Bu ayrık durumlarda intifadan men koşulu aranmaz. Sözü edilen davaların açılmış olması durumunda ise, o dava dilekçesinin davalı paydaşlara tebliğ edildiği tarihten sonrası için intifadan men koşulu gerçekleşmiş sayılır. Somut olayda, davaya konu 335 nolu parselin toplam 27.000 m² olup; 16.900 m² olan kısmının fındık bahçesi, kalan kısmının tarla vasfında olduğu, 360 nolu parselin toplam 24.000 m² olup; 12.900 m²’lik kısmının fındık bahçesi; 11.100 m²’lik kısmının tarla vasfında olduğu anlaşılmaktadır. O
halde mahkemece; davaya konu taşınmazların fındık bahçesi niteliğindeki kısımları için yukarıda yazılı ilkeler uyarınca inceleme yapılmadan intifadan men şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Diğer taraftan taşınmazı kullanan hissedardan ecrimisil talep edilebilmesi için aranan intifadan men talebi (yararlanma isteminin iletilmesi) belli bir şekil şartına bağlı değildir. Somut olayda davalı; davacıya
28.07.2008 tarihinde iadeli taahhütlü mektup göndererek; ecrimisil talebinde bulunmuş, tebligat 05.08.2008 tarihinde davacının kızına tebliğ edilmiştir. Davalının, davacıya gönderdiği ecrimisil istemli bu mektup ile intifadan men koşulu yerine gelmiştir. O halde mahkemece, dava konusu taşınmazların fındık bahçesi olan kısımlarının haricinde kalan kısımları için de mektubun tebliğ tarihinden itibaren intifadan men koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçelerle intifadan men şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi 17.06.2020 Tarihli 2018/4753 E. 2020/3609 K. Sayılı Kararı
- Ecrimisil
Özet
Dava, ecrimisil talebine ilişkindir. Mahkemece ilk defa yöredeki rayice göre belirlenen kira bedelinin 1999 yılına ilişkin olduğu, sonraki dönem ecrimisil bedellleri belirlenirken önceki dönemin son dönemi için kabul edilen (ve kesinleşen) miktara ÜFE’nin tamamının yansıtılması suretiyle bulunan miktarın esas alındığı;
bu şekilde geriye yönelik olarak uzun süre ÜFE uygulaması yapıldığı ve rayice göre belirlenen ilk yıldan itibaren beş yıllık sürenin geçtiği nazara alınarak, açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişilerden yeniden taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre tespiti, sonraki dönemler için ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması sureti ile hesaplama yapılması hususunda rapor alınarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekir.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava Türü : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Karar
Davacı vekili asıl ve birleşen davada, 4/5 hissesi …Vakfı’na ait olan 434 ada 17 numaralı parselin 92,00 m2 lik kısmının davalı … tarafından dükkan olarak işletildiğini, 271,13 m2’lik kısmının ise davalı … ve Münevver tarafından ikametgah ve bahçe olarak kullanıldığı belirterek, asıl davada 01.05.2008-30.04.2013 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olarak 36.104 TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalı …’dan, birleşen davada ise 01.05.2008-30.04.2013 tarihleri arası birikmiş 54.616 TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin davacı idarenin maliki olduğu arsa üzerinde henüz tapu tahsis belgesi alamadıkları binalarının bulunduğunu, müvekkillerinin imar affı müracaatında bulunduklarını, iyiniyetli olduklarını, 2981 sayılı Yasa’nın 18. maddesinin d bendi gereğince müvekkillerinden kira ve ecrimisil adı altında herhangi bir bedel alınamayacağını, talep edilen miktarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil talebine ilişkindir. Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’ nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı) İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir.
Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir. Bunun yanı sıra, Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre; aynı yere ilişkin olarak önceki dönem ecrimisil bedeline ilişkin sonuçlanmış davalar bulunduğu takdirde; kural olarak önceki dönemin son dönemi için kabul edilen (ve kesinleşen) miktara ÜFE’nin tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktar, sonraki dönem ecrimisil bedelini oluşturur.
Kural bu olmakla beraber, ecrimisil bedelinin en az kira bedeli olması ve kira sözleşmelerinde TBK. 344. maddesine göre 5 yıl geçtikten sonra rayice göre kira tespitinin istenebilmesi nedeniyle daha önce rayice göre belirlenen dönem ile dava konusu edilen ilk dönem arasında 5 yıllık sürenin geçmesi veya taşınmazın bulunduğu yerde imar, sanayileşme, yerleşim vs. özel nedenlerle değişimden dolayı rayiç ve emsal kiralar arttığı takdirde kesinleşen döneme ilişkin değerler nazara alınmadan, toplanacak somut verilere göre yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak yeni dönem (sonraki dönem) ecrimisil bedeli belirlenerek hüküm altına alınabilir.
Somut olaya gelince, eldeki temyize konu davadan önce, dava konusu taşınmaz hakkında Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/161 Esas sayılı dosyası ile 01.09.1999-31.10.2003 tarihleri arasındaki dönem için 3.777,00 TL ecrimisil bedelinin davalı …’dan tahsiline karar verildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/292 Esas sayılı dosyası ile 01.11.2003-30.06.2007 tarihleri arasındaki dönem için davalılar aleyhine açılan davada Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2003 yılına ilişkin olarak kira bedelinin tespitinde daha önceki dosyada
Yargıtay incelemesinden geçen son dönem kira parasının esas alındığı ve davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, eldeki temyize konu davada da hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/292 Esas sayılı dosyasında 2007 yılı için kabul edilen (ve kesinleşen) miktara ÜFE’nin tamamının yansıtılması suretiyle bulunan miktarın Mahkemece hüküm altına alındığı alınmıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece ilk defa yöredeki rayice göre belirlenen kira bedelinin 1999 yılına ilişkin olduğu, sonraki dönem ecrimisil bedelleri belirlenirken önceki dönemin son dönemi için kabul edilen (ve kesinleşen) miktara ÜFE’nin tamamının yansıtılması suretiyle bulunan miktarın esas alındığı, bu şekilde geriye yönelik olarak uzun süre ÜFE uygulaması yapıldığı ve rayice göre belirlenen ilk yıldan itibaren beş yıllık sürenin geçtiği nazara alınarak, açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişilerden yeniden taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak;
taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre tespiti, sonraki dönemler için ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması sureti ile hesaplama yapılması hususunda rapor alınarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Sonuç: Davacı vekilinin yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca bozulmasına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.