Ceza Avukatı Anıt Hukuk
Anıt Hukuk
Quick Contact
           

Çalışma  Saatlerimiz / Pazartesi – Cumartesi / 08:00 – 18:00

Bize Ulaşın:  +90 532 692 49 52

Ceza Ticaret Miras Boşanma Kira Avukatı

İş Kazası Tazminat Davası Nedir? Kaç Yıl Sürebilir? 6331

İnşaattan düşerek yaralanan ve yerde yatan iş kazası mağduru

İş Kazası Tazminat Davası Nedir? Kaç Yıl Sürebilir? 6331

İş kazası tazminat davası, bir çalışanın iş yerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen kazadan ötürü uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesi amacıyla işverene veya sorumlulara karşı açtığı hukuki bir taleptir. Bu dava, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilir. İş kazasının SGK tarafından tespit edilmesi halinde, işverenin kusuru oranında maddi zararlar (tedavi giderleri, geçici veya sürekli iş göremezlik, destekten yoksun kalma) ile manevi zararlar mahkeme yoluyla talep edilebilir. Tazminatın miktarı, kazanın ağırlığı, kusur oranları ve mağdurun yaşam standardı gibi çeşitli kriterlere göre belirlenir.

İş Kazası Tanımı ve İş Kazası Tazminat Davası Hukuki Dayanağı

İş kazası, çalışma ortamında veya işin yürütülmesi sırasında meydana gelen ve çalışanın fiziksel veya psikolojik zarar görmesine yol açan olaylar olarak tanımlanır. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda iş kazalarının hukuki dayanağı belirlenmiştir.

İş Kazası Kapsamında Değerlendirilen Durumlar

  • İş yerinde meydana gelen kazalar,
  • İşveren tarafından sağlanan servis aracında gerçekleşen kazalar,
  • Emziren annelerin süt izni sırasında yaşadıkları kazalar,
  • İşveren tarafından görevlendirilen işçinin dış mekanda yaşadığı kazalar,
  • İş yükümü kapsamında bağımsız çalışanın kaza geçirmesi.

İş Kazası Tazminat Davası Nedir?

Bir iş kazasının meydana gelmesi durumunda, zarar gören çalışan ya da yakınları, işverenden maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.

Fabrika ortamında iş kazası geçiren işçiye ilk yardımda bulunan arkadaşları
Üretim hattında yaralanan işçiye yardım ediliyor – iş kazası sonrası sorumluluklar

İş Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat Davası

İş Kazası Tazminat Davası, iş kazası sonucu işçinin yaşadığı ekonomik kayıpların giderilmesini amaçlar. İşçinin gerçek ücretinin belirlenmesi gerekmektedir. Maddi tazminat şu unsurları kapsar:

  • Tedavi giderleri,
  • İşgöremezlik nedeniyle kaybedilen gelir,
  • Maluliyet sebebiyle çalışma gücü kaybı,
  • Vefat durumunda cenaze giderleri ve destekten yoksun kalan kişilerin kayıpları.

İş Kazası Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

İş kazasına uğrayan işçi ya da yakınları, kazadan doğacak psikolojik ve manevi zararlar için tazminat talep edebilir.

İş Kazası Nedeniyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Bu tazminat, iş kazasının ölümle sonuçlanması halinde, ölen işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin maddi kaybını telafi etmeye yöneliktir.

İş Kazası Halinde Yapılması Gerekenler

  1. İlk olarak işçi hastaneye sevk edilmelidir.
  2. İşveren, 3 gün içinde kazayı SGK’ya bildirmek zorundadır.
  3. Kazaya dair tespit tutanakları tutulmalı ve iş kazası raporu alınmalıdır.
  4. Cumhuriyet savcılığına bildirim yapılmalıdır.

İş Kazası Tazminat Davası Nasıl Açılır?

Dava, iş mahkemesine başvurularak açılabilir. Yetkili mahkeme, kazayın meydana geldiği yer veya işçinin yerleşim yerindeki mahkemedir.

İş Kazası Tazminat Davası Ne Kadar Sürer?

Bu davalar genellikle 2 ila 3 yıl arasında sürebilmektedir. Ancak davanın karmaşıklığına, mahkemenin yoğunluğuna ve istinaf ya da temyiz yoluna gidilip gidilmemesine bağlı olarak süre uzayabilir.

İş Kazası Tazminat Davası için Avukat Tutmak Zorunlu mudur?

Dava sürecinin karmaşık olması nedeniyle, bir iş hukuku avukatı ile çalışmak, süreci daha hızlı ve etkili şekilde yürütmek açısından faydalı olacaktır.

: İnşaat iskelesinden düşen iş kazası mağduru işçi
İnşaat iskelesinden düşen işçi, iş kazası sonrası tazminat sürecine hazırlanıyor

İş Kazası Tazminat Davası Zaman Aşımı Süresi Nedir?

İş kazası sonucu açılacak tazminat davalarında zaman aşımı süresi, kazanın niteliğine ve davanın türüne göre farklılık gösterebilir. Genel olarak, Borçlar Kanunu’na göre maddi ve manevi tazminat talepleri için zaman aşımı süresi 10 yıldır. Ancak, iş kazasının aynı zamanda bir ceza davasına konu olması durumunda, tazminat davasındaki zaman aşımı süresi, ceza davasındaki zaman aşımı süresine tabi hale gelir. Bu durumda, ağır yaralanma ya da ölüm gibi haller söz konusuysa, zaman aşımı süresi 15 yıla kadar uzayabilir.

İş kazası mağduru veya ölen işçinin yakınları, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren bu süre içinde dava açmakla yükümlüdür. Zaman aşımı süresi, kazanın öğrenildiği tarih değil, fiilen gerçekleştiği tarih itibarıyla işlemeye başlar. Ancak bazı durumlarda mağdurun zararının veya işverenin kusurunun daha sonradan öğrenilmesi gibi nedenlerle fiil tarihinden itibaren değil, öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlayan “nispi zaman aşımı” da gündeme gelebilir.

Sonuç olarak, iş kazasına bağlı olarak açılacak tazminat davasında hak kaybına uğramamak adına sürelere dikkat edilmesi, gerekirse bir hukuk uzmanından destek alınması büyük önem taşır.

İş Kazası Tazminat Davası özetle

Çalışanın iş sırasında yaşadığı kazalar sonucu uğradığı zararların giderilmesi için işverene karşı açtığı maddi ve manevi tazminat davasıdır.

İş Kazası Tazminat Davası Yargıtay Kararları

Yargıtay Kararı – 21. HD., E. 2011/2718 K. 2012/9529 T. 30.5.2012

İş kazası, çalışanın fiziksel ya da psikolojik zarar görmesine yol açan ciddi bir olaydır. Mağdur işçi veya yakınları, maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Hukuki süreci doğru yönetmek için uzman bir avukattan destek almak, hak kaybının önlenmesine yardımcı olacaktır.

‘İlke olarak hak sahibinin maddi zararı hesaplanırken öncelikle tazminat hesabını doğrudan etkileyecek olan sigortalının gerçek ücretinin açıkça saptanması gerekmektedir. İş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan işçinin veya ölümü halinde hak sahiplerinin maddi zararı işçinin gerçek net ücreti üzerinden hesaplanır. Gerçek ücret, işçinin kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrettir. Gerçek ücretin saptanmasında işyeri kayıtları, ücret bordroları araştırılmalı, bordrolardan ücretin saptanamaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu, emsal işçilerin aldığı ücret gözönünde tutulmalı, gerekirse meslek kuruluşu ve odalardan durum sorularak gerçek ücret saptanmalıdır.

Somut olayda, ücret ödeme belgelerinde inşaat ustası olan davacının asgari ücretle çalıştığının gösterildiği anlaşılmaktadır. Duvar ve sıva ustası olan davacının asgari ücretle çalışması hayatın olağan akışına aykırı ise de mahkemece, işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu, emsal işçilerin aldığı ücret gözönünde tutularak meslek kuruluşu ve odalardan gerçek ücreti araştırılmadan tanık beyanlarına itibar edilerek ücretin belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Yapılacak iş, işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu da yazılarak meslek kuruluşu ve odalardan sorulmak suretiyle davacının gerçek ücretini belirlemek, belirlenen ücrete göre hesap raporu almak 4447 sayılı Yasanın16. maddesiyle 506 sayılı Yasaya eklenen Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan artışlara göre hesaplanan tüm peşin sermaye değerini Kurumdan sormak, bildirilen miktarı hesaplanan tazminattan indirerek davacının maddi zararını belirlemekten ibarettir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.’

Yargıtay Kararı – 10. HD., E. 2023/8285 K. 2024/11304 T. 19.11.2024

Uyuşmazlık, iş kazası sonucu maluliyeti nedeniyle maddi ve manevi tazminatın davalı taraftan tahsili istemine ilişkindir.

İş kazası ve meslek hastalığından işverenin sorumluluğu sözleşmeye aykırılığa dayandığından 6098 sayılı Kanun’un 146-161. (818 sayılı Kanun’un 125-140) maddelerinde düzenlenen zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Nitekim 818 sayılı Kanun’un 125 inci maddesine göre “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir”. Yine 6098 sayılı Kanun’un 146. maddesinde benzer bir düzenleme ile “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü yer almaktadır. Kanun koyucu hem 818 sayılı Kanun’un 125. maddesi hem de 6098 sayılı Kanun’un 146. maddesi ile alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresini düzenlemiş olup aksine bir yasal düzenleme olmayan hâllerde on yıllık sürenin uygulanması gerektiği açıktır. İş kazası hâlinde de zamanaşımı süresine yönelik ayrı bir düzenleme bulunmadığından 6098 sayılı Kanun’un 146. (818 sayılı Kanun md.125) maddesine göre on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.

Türk Borçlar Kanunu’nun 149. maddesi (818 sayılı Kanun md.128 ) uyarınca ise zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Muacceliyet, bir borç ilişkisinde alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler. Bir başka deyişle söz konusu anda borç ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklı yine o anda edimi kabul etmekle yükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak edimin ifası için öngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir.

Gelinen bu noktada iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan tazminat talepleri yönünden zamanaşımının hangi tarih itibariyle başlayacağının belirlenmesi gerekmekte olup bu hususun tespitinde, zarar ve zararın öğrenilme tarihinin önemi açıktır.

Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açılmasına ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hâl ve şartların öğrenilmiş olması demektir. Zararın öğrenilmesi, zarar verici olayın değil zararın varlığı, niteliği, unsurları ve kapsamının kesin olarak bilinmesi demektir. Zarar verici eylemin sonuçları ve zarar tam olarak ortaya çıkmadıkça zarar görenin zararı öğrendiğinden söz edilemez. HGK’nın 05.06.2002 tarihli ve 2002/4-470 Esas, 2002/477 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.

Hukuka aykırı bir eylem işlenilmesine karşın onun doğuracağı zarar henüz ortaya çıkmamış, zararın ortaya çıkması için eylem tarihinden itibaren bir takım etkenlerin gerçekleşmesi veya belli bir zamanın geçmesi gerekiyor ise, zararın bütün unsurlarıyla birlikte öğrenilmesi mümkün değildir. Oysa ki, zarar görenin mahkeme önünde ciddi bir dava açarak tazminat isteminde bulunabilmesi ve bu istemini objektif bir şekilde destekleyen, etkili gerekçelerini ortaya koyabilmesi için oluşan zararın niteliğini, kapsamını ve bütün unsurlarını öğrenmesi gerekir. Aksi hâlde doğal olarak zamanaşımı süresi de işlemeye başlamayacaktır.

Bazı hâllerde, gerek zararı doğuran eylem veya işlemin ne olduğu ve kim tarafından gerçekleştirildiği ve gerekse zararın kapsam ve miktarı aynı anda ve tam bir açıklıkla belirlenebilir. Böyle durumlarda, zarar görenin uğradığı zararın varlığını, zarar verenin kim olduğunu, kapsam ve miktarının neden ibaret bulunduğunu öğrendiği andan itibaren, zarar verenden bunun tazminini isteme hakkının doğacağı ve bu hakkına ilişkin yasal zamanaşımı süresinin de o tarihte başlayacağı açıktır.

Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık “gelişen durum” ve dolayısıyla gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hâllerde zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olmayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır (HGK’nın 06.11.2002 tarihli ve 2002/4-882 Esas, 2002/874 Karar sayılı kararı).

Nitekim HGK’nun 14.02.2024 tarih ve 2018/(21)10-906 E. – 2024/104 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere “geçirdiği iş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş olsa bile sürekli iş göremezlik oranının kesin olarak belirlendiği tarihin dikkate alınması gerekmektedir. Zira meslekte kazanma gücü kayıp oranı iş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için gereklidir.”

Somut olayda, davacının 13.09.2007 tarihinde geçirdiği kaza nedeniyle davalı Kurumun da taraf olduğu iş kazası tespit ve hizmet tespit davasını 18.09.2008 tarihinde açtığı, iş bu dava dosyasının Yargıtay denetiminden geçerek 14.10.2021 tarihinde kesinleştiği hususları dikkate alındığında, iş kazası nedeniyle tazminat davasında zarar ve failin öğrenilmesinden itibaren zamanaşımı süresinin başlayacağı, davacı faili öğrenmiş ise de zararı öğrendiğinden bahsedilemeyeceği, olayın Kurum tarafından iş kazası sayılıp sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesinden sonra başlayacağı hususu göz önüne alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmıştır.